Doğum Sırası ve Kişiliğimiz
Ailenin kaçıncı çocuğu olarak doğduğunuz, karakterinizi belirleyen öğeler arasında yer alıyor.
Kimlik ve kişiliğimizi doğum sıramız da etkiliyor. Tarihte bilinen adı çok başarılı insanların ailedeki büyük çocuklar arasından çıkmasını tesadüf olarak açıklayamayız. Ya da espri ve mizah alanında ün yapan isimlerin evdeki küçük çocuklar arasından çıkması da aynı şekilde açıklanamaz. Bu konudaki araştırmalarıyla bilinen teorisyen Alfred Adler’ e göre insanların doğum sırası kişiliğin oluşmasında temel bir etken olmasa da kişiliği üzerinde önemli farklılıklar yaratabilir. Doğum sırasının sosyal hayatta da büyük önemi var.
Ailenin tek çocuğu olanlar, her zaman anne babalarının kontrolü altında oluyorlar. Korumacı anne babalar tarafından büyütülen tek çocuk evde sevilen ve şımartılan şanslı çocuk olurken, aynı zamanda da yalnız ve tek başına büyüyen çocuk oluyor. Tek çocuk paylaşımcı olmaktan uzak büyüyor. Söz dinlemeyen, başına buyruk, kendi ayaklarında üzerinde durma konunda destek bekleyen bir yapı geliştirebiliyor.
19.yüzyılda Francis Galton değişik bilim dallarında büyük başarılara imza atmış bilim insanlarıyla yaptığı çalışmasında yaklaşık yarısının ilk ya da tek çocuk olduğunu ortaya koymuştur. Üç kişilik bir ailedeki ilk çocuk, düzenli ve prensip sahibi olmasının yanında kariyer edinimi konusunda daha başarılı olduğu görülmüştür. İlk çocuklarda ailenin beklentisi de yüksek olmaktadır. Bu nedenle onlara sorumluluk duygusu daha fazla işlenir. İlk çocukların başlıca özellikleri arasında başarılı, kuralcı ve mükemmeliyetçi olmaları söylenebilir.
Ailenin ikinci çocuğu ise, ön planda olmayı sevmeyen, ılımlı, arabulucu karakter özellikleri taşıyor. Bununla birlikte ilk çocuğu kıskandığı zamanlar rekabetçi olan bu çocuklar, sorun eğer büyürse asi bireyler haline geliyor. En talihsiz çocuk ortancadır diyebiliriz. Ortanca çocuk, büyük ve küçük kardeşlerine oranla daha az sevgi gördüğünü düşünür. Büyük kardeşin rekabetiyle uğraşırken bir de küçük kardeşin işin içine girmesiyle ezildiğini hisseder.
En küçük çocuklarsa aile içinde sürekli korunur. Evdeki diğer kardeşler nedeniyle sosyalleşme süreci daha başarılı olur. Kendilerinden sonra gelen başka bir kardeş stresi yaşamıyorlar. Bu çocuklar genellikle ailenin şımartılmış ‘bebek’i olarak kalırlar. Neşeli, kolay iletişim kuran hayalci ve yaratıcı oluşları dikkat çekicidir